Salı, Eylül 25, 2012

komş-

meraba.

şu an bu satırları bu postu yayınlayıp yayınlayamaycağımı bilmeden yazıyorum. zira komşu her an modemini kapatabilir. bilmeden işlediği hayrın haddi hesabı yok şu an. 10 sevap points ...

çok istediğim gibi evden çıktım ama şimdi bu kararın doğruluğunu sorgular oldum. belki çok yeni olduğu için bu ikileme düşüyorum ya da belki gerçekten bizimkilere düşündüğümden fazla bağlıymışım.

1 ay öncesine kadar gayet normal gelen yabancı biriyle eve çıkma fikri nedense şimdi ürkütücü geliyor. apart falan bakıyorum. onların da kaç yüz bin papel olduğu belli değil. yani şimdilik misafirliğe devam.

bulunduğu koordinatlar berbat olmasına rağmen kampüs, fakülte fiziken normal-güzel karışımı. sınıf arkadaşlarım da iyi gibiler. ama tabi bu işler öyle hemen belli olmaz. bakalım.

çok mutlu değilim ama.
daha çok yalnız gibiyim.

not: ne güzel komşumuzdun sen, modem sahibi. tenkselat. 


bu da böyle bi koyun.

Perşembe, Eylül 20, 2012

şimdi o mutlu günler mazide kaldı


naber?

farkettim ki kafada 1500 tane şey aynı anda dolaşınca bi vakitten sonra beyin hepsini inkara doğru gidiyor. böyle boş gözlerle duvarları falan izler oluyorsun. sonra halılar, perdeler dikkatini çekiyor. öyle yani. zaten çok zora gelemeyen biri olduğum için böyle hemen daralıveriyorum. bu da bir gerçek. ve de rahat bir insan olduğum için aslında çoğu şeyi problem etmem. "yaparım, hallederim, olur. " diye düşünürüm. ama bu aralar böyle bile yapamıyorum. çok gerginim. bir işe girdim ama yani ben de bittim. yemin ederim bazı geceler uyuyamıyorum düşünmekten. istanbul'a taşınıyorum diyorum. nereye taşınıyorum? ev yok. ev arkadaşım yok. aday bile yok. kampüs desen anasının dininde. hani nerde ev bakacağımı bile şu an tam olarak bilmiyorum. ay düşündükçe bayılazaam!

bu arada 7 eylül benim doğum günümdü. burada belirtmemişim. not düşeyim dedim. sanırım ilk defa farklı bir şehirde doğum günümü kutladım. değişik bir şey. "yaşlandım yea" geyiği yapacak değilim ama bir olgunlaşma da yok değil.

olgunlaşma demişken, etrafımdakilere takılmayı seviyorum. ama sanırım çok gerçekçi oynuyorum ki onlar takıldığımı anlamıyor. sonuç da tabi hüsran oluyor. kızıyorlar, tripler yiyorum. üzülüyorum yemin ederim. kendimden tiksiniyorum o anlarda. ama sevdiğimden takılıyorum. gerçekten iyi niyetliyim.

böyle geç vakitlerde siz de bira.fm'i dinleyin bence. frekansı da 105 olarak seçin. ve şimdi banu benim için söylüyor:

hiç üzülme bu da geçer. bir gün gelir mazi olur. unutulmaz denen dertler unutulur unutulur.


Çarşamba, Eylül 12, 2012

şöyle bi durum var ki bazı ortamlarda çok yakın arkadaşlarınla bile konuşacak bi konu bulamıyorsun. herkes durumun garipliğini ve iğrençliğini kendi iç dünyasında yaşarken birbirinin suratına mal mal bakıyor. çok ilginç değil mi ?


Pazar, Eylül 09, 2012

şekerpare

melabaa;

son bir haftadır iki gün üst üste aynı yatakta bile yatamamış olmam neden blogcuğumu bu kadar çok boşladığımı size anlatır sanırım. 1 hafta içinde 5 kez şehir değiştirdim lan! ancak resmi olarak yeniden öğrenci olmak hoş bir duygu yaratmadı değil. muhtemelen vize-final zamanları hayıflanırken, tez zamanı bugüne lanet ediciim ama şimdilik problem yok.

her işini son dakikaya bırakan biri olmayı ben de istemezdim ama oldum. üzgünüm.

ev bulma, ev arkadaşı bulma gibi birtakım problemlerin önümüzdeki günlerde beni bekliyor olması büyük sıkıntı. problemler çözülene dek brokolimle ev paylaşacak olmak ise büyük güzellik. onu ayartıp kendime daimi ev arkadaşı yaparsam da hayat bana güzel.

bir de tubcuğum şöyle güzel bir blog açtı. okuyun da okuyun.

şekerpareyi de çok severim. olsa da yesek.